“Tintinnabulation, yaşamımda, müziğimde ve çalışmamda bazen cevapları bulmaya çalışırken dolaştığım bir bölgedir.” diye açıklar, 1970’lerin ortalarında yarattığı bu yeni stili Arvo Pärt. “Karanlık saatlerimde, bir şey dışında hiçbir şeyin anlamı olmadığına dair kati bir hissiyatım var. Karmaşık ve çok yüzlülük sadece aklımı karıştırır… uyumu araştırmalıyım. …Güzel bir şekilde çalındığında tek bir notanın bile yeterli olduğunu keşfettim. Bu tek nota, ya da bir sessiz vuruş, ya da tek bir sessiz an beni rahatlatır. En ilkel malzemelerle inşa ederim; üçlülerle, tek bir spesifik tonaliteyle… Bir üçlü akorun üç notası çanlar gibidir; tintinnabulation dediğim şey…” Bestecinin 1977 yılında yazdığı ve 20.yüzyılın şaheserleri arasına giren “Tabula Rasa” ile “Cantus in Memoriam Benjamin Britten” bu yeni stilin en iyi bilinen örnekleridir. Litvanya Oda Orkestrası ve Berlin Flarmoni Orkestrası’nın kayıtlarının bulunduğu ‘Tabula Rasa’ – Boş Levha, Keith Jarrett ve Gidon Kremer gibi büyük müzisyenleri bir araya getiriyor.